Alzheimer’da Hafıza Kaybı Azaltılabilir

Alzheimer’da Hafıza Kaybı Azaltılabilir

Laboratoire des Maladies Neurodégénératives (CNRS / CEA / Université Paris-Saclay) ve Neurocentre Magendie’deki (INSERM / Université de Bordeaux) bilim insanları, Alzheimer hastalığında yaşanan hafıza problemlerinde metabolik yolun* belirleyici bir rol oynadığını gösterdiler.

*(Metabolik yol, canlı hücrelerde bir molekülü diğer bir moleküle dönüştüren biyokimyasal reaksiyonların sırasıdır.)

3 Mart 2020’de Cell Metabolism (Hücre Metabolizması) dergisinde yayınlanan bu çalışma, bir fare modelinde yapılan deneylere dayanmaktadır. Deneyde, farelerde belirli bir amino asidin besin takviyesi olarak sağlanmasının, erken etkilenen mekansal hafızayı geri yüklediği ortaya çıkmıştır.

Hastalıkla ilgili hafıza kaybını azaltmak için umut verici bir yol

Beyin, vücudumuzun kullanabileceği enerjinin büyük bir bölümünü kullanır. Düzgün çalışmak için nöronlar ve çevresindeki hücreler, özellikle astrositler işbirliği yapmalıdır.

Alzheimer’ın erken aşaması, bu enerji metabolizmasında bir azalma ile kendini göstermektedir. Ancak şu ana kadar, bu azalmanın, Alzheimer ‘ın bilişsel semptomlarına doğrudan katkıda bulunup bulunmadığını bilmiyorduk.

Ortak bir çalışma, Alzheimerlı fare deneklerinde astrositler ile glikoz kullanımını azaltmanın L-serin üretimini de azalttığı ortaya çıkmıştır. L-serin amino asiti esas olarak bu beyin hücreleri tarafından üretilir ve bu biyosentezlemenin yolu hastadan hastaya değişir değişir.

L-serin aminoasidi, öğrenme gibi beyin fonksiyonlarının gerçekleştirilmesi ve hafızanın oluşturulması için gerekli olan NMDA reseptörlerini uyaran D-serin aminoasidinin öncüsüdür. Bu nedenle, daha az L-serin üretildiğinde, astrositler bu reseptörlerde, merkezi sinir sisteminin çevresel uyaranlara uyum gösterebilme yeteneğini (nöronal plastisiteyi) ve ilgili hatırlama kapasitelerini azaltacak bir aktiviteye neden olur. Bilim insanları ayrıca farelerdeki hatırlama fonksiyonlarının, beslenme ile L-serin üretimi sağlayarak geri yüklenebildiğini gösterdiler.

L-serin’in hafıza bozukluklarındaki rolünün ve besin takviyesinin deneysel etkinliğinin ortaya koyulmasıyla, Alzheimer’ın erken belirtileri ve Parkinson ve Huntington gibi metabolik bozukluklarla ilişkili hastalıklarla mücadele etmek için tıbbi tedaviyi tamamlayabilecek yeni stratejiler ortaya çıkmaktadır. L-serin bir besin takviyesi olarak insan vücudunda mevcut olduğundan, bu bileşik kontrollü klinik deneylerle insanlar üzerinde de titizlikle test edilmelidir.

 

Seda Oflas